23 Eylül 2015 Çarşamba

PERFORMANS MODASI




Sanat ve moda ilişkisi eskimiş bir şarkıydı ama New York moda haftası ile yeniden hortladı. Sektör ustası François-Henri Pinault bu durumu “modanın sanatı sömürmesi” olarak değerlendiriyor. Sahi, kimin kime ihtiyacı var?  

Kanye West’in merakla beklenen defilesi, ben bu yazıyı yazmaya başlamadan hemen önce bitti. Şimdilik Instagram’da #yeezyseason2 hashtag’li 18 video, 26 görsel ve Twitter’da akmaya devam eden tweet’ler var. En çok konuşulan başlıklardan biri, West’in renk hikayesini anlatmak için kullandığı farklı ten renginde modeller, ikincisi ise modanın sanat ile ilişkisi. (Tasarımcı Kanye, iki sezondur sunumları için performans sanatçısı Vanessa Beecroft ile çalışıyor.)
Moda sanat mıdır? Olabilir mi? Ne cüretle olabilir! Modacıların sanat ile olan ilişkileri, ilham minvalinde bile olsa, yeni bir durum değil. Peki bu eskimiş argümanda ne değişti de hala konuşulmaya devam ediyor? Son birkaç günde, sanat ve moda arasında şunlar oldu: Givenchy, Marina Abramovic performansıyla, farklı dinlerden ve kültürlerden seçilen şarkılarla sergiledi koleksiyonunu. Opening Ceremony defilesinde New York City Ballet dansçıları, “podyumdaki monotonluğu kırmak için”, koreografisi yapılmış hareketlerle yere düştü. Tom Browne’un modelleri sandalyelere oturdu, performans anlaşılmadı ama bu Browne için önemli değildi çünkü bu sayede kıyafetlerine daha çok dikkat çekti. Phillip Lim’in mekan yerleştirmesindeki toprak adaların küratörlüğünü sanatçı Maya Lin yaptı. 

Daha önce de söylediğim gibi, moda ve sanat ilişkisi yeni değil ama artık sunumlar, sanatçılara –neredeyse rol çalacakları kadar- teslim ediliyor. Dünyanın en büyük pazarlarından ikisi olan sanat ve moda arasındaki çıkar ilişkisi, başka bir boyuta geçiyor. Modanın sanatçılarla olan işbirlikleri sanatçının global olarak tanınmasını sağlıyor, bu bir gerçek. Mesela, Louis Vuitton işbirlikleri olmasa, Yayoi Kusama ve Takashi Murakami dünya çapında isim yapıp, ana akıma inebilirler miydi? Moda sanatı daha “moda” bir hale getirdi diyebiliriz belki de. Moda dünyasının krallarından, Kering CEO’su François-Henri Pinault, geçen yıl yapılan lüks konulu bir sempozyumda, modanın saygı görmek için “sanatı sömürmemesi” gerektiğini söylüyor ve başarı için, tasarımcıların aynı kendi çağlarını en iyi şekilde yansıtan yazarlar ve ressamlar gibi olmaları gerektiğini vurguluyor. Şimdi önümüzdeki tabloda, tasarım anlamındaki yaratıcı yetersizliğin sanatla kapatılmaya çalışıldığını gördüğümüzü söylersek, yanlış olmaz. Moda ve sanat aynı alanı paylaşıyorlar artık. İkisi de hiç olmadığı kadar sokakta ve çağdaş hayattan ilham alıyor. Ama bugün, sanat müzelerden çıktığından beri, moda onun yerine girmeye çalışıyor. Lüks, sanat ile bir araya getiriliyor, bu şekilde değer kazandırılıyor. Sanat ve moda arasındaki ilişki her zaman sağlam olmalı. Ama her ikisi de ayrı disiplinler. Sanatın ana akıma inmek için modaya, modanın ise blogger’ların ve sokak modasının normalleştirdiği kimliğinin yeniden ciddiye alınması ve saygı görmesi için sanata ihtiyacı var. Tüm bu zorunlu hamleler yapılırken, tek ihtiyacımız olan biraz samimiyet.

Grazia 23-29 Eylül 2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder