21 Ekim 2015 Çarşamba

OYUNU SEVEN SAYSIN



Oy ve Ötesi oluşumunun derdi, özgür iradenin seçim sonuçlarına doğru yansıması. 1 Kasım Pazar günü televizyon karşısında seçim sonuçlarını izlemekten başka bir planınız yoksa, gönüllü olmamanız için hiçbir engel yok. Demokrasi çok güzel, gelsenize! 

İki hafta önce, ilk defa sandık müşahitliği yapmak için sandık.oyveotesi.org adresine tıkladım. Kayıt sistemi görev alacağım ilçeyi sorduğunda, Kadıköy’ü işaretledim. Gönüllüye en az ihtiyaç duyulan yerlerden biriydi büyük ihtimalle ve bunu çok iyi biliyordum. Başka bir ilçeyi yazamadım çünkü stres eşiğimin düşük olmasından, seçim günü sandık başında endişeme yenik düşmekten korkuyordum. Kaydımı tamamladığım saniyede, Kadıköy’ü işaretlediğime pişman oldum. 
Oy ve Ötesi ekibi gönüllüleri ile yapacağım röportaja giderken, telefonum çaldı. Arayan bir “gönüllüydü”. Bana Kadıköy’den çok, diğer ilçelerde daha fazla ihtiyaçları olduklarını söyledi. Görev yerimi Pendik olarak değiştirdiğimde içime dolan huzuru ve gerçekten bir şeyler yapacak olmanın mutluluğunu, Oy ve Ötesi ekibinden Müge Murat ve Zeynep Sanıgök’e anlattım. Anladım ki yalnız değilim, hatta daha doğrusu yalnız değiliz.  

Gönüllü olmak istememin altında gizlenen o korku ve endişeye bir tek ben sahip değilim, değil mi?  
Müge Murat: Ne demek istediğini çok iyi anlıyorum. İlk defa okul sorumlusu olduğum okul, yaşadığım Kağıthane’ydi. Kağıthane’de benim gibi çok az insan var, tehdit var ama bana ihtiyaç da var. Aldığım eğitimlerde Oy ve Ötesi’nin çok ısrarlı olarak altını çizdiği noktalar, kendime güvenmemi sağladı. Çünkü genelge ve kanunlara göre hareket ettiğimde, kimsenin bana bir şey yapamayacağını, canımın sıkılmayacağını ve aslında orasının tehlike arz etmediğini gördüm. Okul sorumluluğundan ilçe sorumluluğuna geçtim sonra. 30 Mart’ta Kağıthane’de okul sorumlusuydum. Dolayısıyla endişeni ve psikolojini çok iyi anlıyorum. Bu endişeyi bir çok gönüllümüz yaşıyor. Ve aslında tam o noktada birleştirici bir unsur haline geliyor sandık. Seninle aynı fikirde ya da karşıt görüşte olduğun insanlarla aynı amaç için bir araya geliyorsun ve aslında herkesin, süreçlerin düzgün gitmesi için çaba sarf ettiğini anlıyorsun. Provokasyon olsa bile çok hızlı bir şekilde eritiliyor ve müdahale ediliyor. Kimse için bir risk yok yani. İki seçimde de 43 ilde var olarak bunu test ettik. Bu arada elbette herkesin güvende olması bizim için çok önemli. Herhangi bir endişemiz varsa, o sandık başında bulunmamayı tercih ediyoruz ama bu zamana kadar böyle bir endişemiz hiç olmadı. Ortak bir çaba için uğraşıyoruz. Bilgisizlikten, tecrübesizlikten hatalar olabiliyor. Ama zaten elinizdeki 135 No’lu genelgeyle, kendi konforunuzu yaratmış oluyorsunuz.

Peki şimdi sandık gönüllüsü olduktan sonra, sırada neler var? Seçim günüm nasıl geçecek? 
M. M.: Kayıttan sonra başvuru sorumluluğunnuza göre bir üstünüz sizinle iletişime geçiyor ve sonrasında -en azından bir defa- eğitimlere, aktivitelere katılmanız gerekiyor. Seçimden bir gün önce müşahit kartınızı alıyorsunuz. YSK nezdinde kayıtlı olmadığımız için, diğer partilerden aldığımız kartları kullanıyoruz. Birkaç alternatif sunuyoruz size. O gün kendinizi hangi kartla rahat hissedecekseniz onu seçiyorsunuz. Seçim günü öncesindeki eğitimlerde, o gün ne yaşayacağınızı anlatıyoruz. Şarj aletinden, yiyeceğinize kadar size önerilerimiz oluyor. Seçim gününde göreviniz tüm süreci takip etmek. Sabah 06.30’da göreviniz başlıyor. Tutanağınızı aldıktan sonra sorumlunuza iletiyorsunuz ve göreviniz tamamlanmış oluyor. Altını çizdiğimiz en önemli şey, herkesle iyi ilişki içinde olmak. Usulsüzlükler olabiliyor, ama bu gibi durumlar için de “call center”ımız ve gerekirse avukatlarımız var. Herkes için günün iyi geçmesini sağlıyoruz. Gün sonunda eve gittiğinizde bir de T3 yapmanızı bekliyoruz. 

T3’ten bahseder misiniz?
Zeynep Sanıgök: Yaptığımız iki iş var aslında. Gün içinde işlemleri gözlemlemek, caydırıcı etkimiz. İkinci aşamada ise sonuçları kendimiz topluyor ve resmi sonuçlarla karşılaştırıyoruz. T3 (Türkiye Tutanak Teyit -3’lü doğrulama-) yine gönüllülerimizin yazdığı bir yazılım. Tutanakların en önemli noktası, işlem sonuçlarının doğru girilmesi, yani onları dijital ortama aktarabilmek. Bunu en az üç kişinin doğrulaması üzerinden yapıyoruz. Gönüllüler gün sonunda tutanakları sorumlulara teslim ediyorlar ve ilçelerde belirlediğimiz tarama merkezlerinde taramaları yapıyoruz. Türkiye’nin ya da dünyanın herhangi bir yerinden T3’e giren kişi bu tutanakları ekranında görebiliyor. Sağ tarafta sonuçların girildiği basit bir ara yüz var. Bir dakikada yirmi tutanak girilebildiğimiz basit ve hızlı bir sistem bu. Girişlerin doğru olduğundan nasıl emin oluyoruz? Bahsettiğim bu birbirinden habersiz üç kişi, aynı sonucu giriyor. 7 Haziran seçimlerinde 128.000’in üzerinde tutanak topladık. 

Geride bıraktığımız seçim ve bu seçim arasında nasıl bir fark var sizin için?
Z. S.: Geçen seçimlerde 55.000 gönüllümüz vardı be bu defa bu sayıyı geçeceğimizi ön görebiliyoruz. Seçim varsa biz de varız, diyerek devam ediyoruz. Sandıklarda bulunarak seçimleri şeffaf bir şekilde gözlemleyebiliyoruz. 
M.M.: Ülkenin şu anki durumu hepimizi endişelendirecek düzeyde. Gönüllülerimizle çalışırken birlik ve beraberliğin altını çiziyoruz her zaman. Her partinin oyunu koruyoruz evet ama partiden çok seçmenin oyunu korumak için varız. Herhangi bir endişemiz yok. Aynı şekilde korumaya devam edeceğiz.

Sosyal medya ekibiniz de çok sıkı çalışıyor. Onlar da gönüllü öyle değil mi? 
M.M.: Evet, metin yazarımızdan tasarımcımıza kadar tamamen gönüllülerden oluşuyoruz. Kalabalık bir ekip değiliz ama herkes çok özveriyle çalışıyor. Bu sadece küçük bir ekibin başarısı değil, bizimle sahada yer alan gönüllülerimizin emeği çok büyük. Sosyal medya iletişimimiz en güçlü kanallarımızdan biri. Özellikle bu seçimde sosyal medya üzerinde daha çok varız. “Koyverme Oy Ver”, “Boy Verme Oy Ver” ve Cumhurbaşkanlığı seçimindeki kampanyalarımızla dijital reklamcılığı ve markaları geliştiren ekipleri ödüllendiren Mix Awards’a baş vurduk ve Sivil Toplum Kuruluşu dalında birincilik aldık. Yaptığımız işin taçlandırıldığını görmek mutluluk verici. 

Özellikle apolitikler için çok büyük bir fark yarattınız, umut oldunuz. Size dahil olan insanlarda nasıl bir değişim gözlemliyorsunuz?
M.M.: Tarafsız ve bağımsız bir kuruluşuz. Bizim içimizde politik görüşü ne olursa olsun, oyunun nereye gittiğinden emin olmak isteyen insanlar var. Apolitiktik değil ama kendisinin doğru temsil edilmediğini düşünen kişiler de var. Bu duyarlılıkla ilgili. İnsanlar duyarlı olmak istiyorlar. Yalova ile birlikte sayarsak dört buçuk seçimdir, insanlar gönül rahatlığıyla gelip gönüllü oluyor. 
Z. S.: Gönüllülerimizin büyük bir kısmı kadınlardan ve gençlerden oluşuyor. Biz belki de insanlara, politik olmadan endişelerini giderebilecekleri bir kanal açtık diyebiliriz. Bu bir başlangıç oluyor onlar için. En önemli farklardan biri bu. Olumsuz bir hava içinde bile, bir sandıkta bulunarak fark yaratabileceklerini görebiliyorlar. İnsanı güçlendiren ve cesaret veren bir iş bu. Sayımız 110.000’i aştı. Bu aslında çok ciddi bir rakam. 
M.M.: Öğrenilmiş çaresizliği bitiyor gönüllü olanların. Büyük bir zincir olan “Ne değişebilir ki?” sorusu kırılıyor. Ve o kırıldığı anda umut yeşermeye başlıyor. Hiçbir şey bir günde olmuyor. Yanlış giden bir şeyler var doğru ama buna müdahil olabilecek de bir sürü insan var. Evde otururken ya da brunch’ta kahve yudumlarken, “bu ülke böyle gelmiş böyle gider” demekle olmuyor. 

Böyle bir toplumda gitgide büyüyen gönüllü bir ekip, sihir gibi geliyor bana. Bu noktaya gelmeyi nasıl başardığınızı düşünüyorsunuz?
M.M.: Tek olmadığını, yalnız olmadığını anlıyorsun. İlk Hilton toplantısına gittiğimde, benim gibi bin kişiyi görüp, “Vay be!” demiştim. Görevli olduğum okula acaba 15 kişi görevli olabilir mi diye düşünürken, fazla bile geldiğimize şahit oldum. İyi bir şey yaptığını görmek, dahil olmak, günün sonunda kafamı yastığa koyduğumda doğru bir şey yapmış olduğum hissiyle uyumak ve tüm bunlardan doğan o enerji, senin sihir dediğin şey olabilir belki de. Aynı hassasiyette insanlar bir araya geliyoruz, yani kimse birbiriyle yabancı değil aslında. İnsan eliyle bir şey yapıyoruz. Pandora’nın kutusu gibi açıldı ve o her neyse devam ettiriyormuşuz gibi. Ve duyarlıysan, bundan zaten kopamıyorsun. 
Z. S.: Yalnız olmadığını hissetmek çok önemli. Seninle aynı özveride birçok insan olduğunu ve bu sayının gitgide çoğaldığını görünce, insan kendini çok iyi hissediyor. Evrensel bir ortak noktada buluşuyoruz aslında. Geçen seçim sonrasında Diyarbakır’dan, Batman’a, Adana’ya, Urfa’ya kadar gittiğim yerlerde ilk defa tanıştığım gönüllülerle, yıllardır tanışıyormuşum gibi hissediyorum. Demek ki ihtiyacımız olan, bir şeyler yapmakmış.

Grazia 21-27 Ekim 2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder