14 Ekim 2015 Çarşamba

DÖNÜŞÜM ZAMANI



Saint Laurent defilesinin ön sırasının hemen önünde, yere bağdaş kurarak oturmuş bir sıra izleyici vardı. İstanbul Moda Haftası’na örnek olması gereken bu görüntü bazılarını korkutsa da, sektördeki değişimin ne kadar heyecan verici olduğunun göstergesi

Mudo, kendini yeniden kodlamaya karar verdi. Dünya değişiyordu, yeni bir kadın modeli vardı, ayak uydurmalıydı. Bunun için gözü her zaman yeniyi takipte olan, sektörün en saygıdeğer tasarımcılarından birine, çok kıymetli Gamze Saraçoğlu’na kreatif direktörlük teklif etti. Dünyayı hep bir-iki adım geriden takip eden -ve kimi zaman da yetersizlikler sebebiyle geriden takip etmek zorunda kalan- Türk moda sektöründeki bu önemli hareket, devamının gelmesiyle çok şeyi değiştirebilir. Vizyon eksikliği, korku, eleştiri kabul edememek ve yeni başlayanın üç sezon sonra “olgunlaştığını” düşünmesi, markanın/tasarımcının ilerlemesini engelleyen en önemli sebepler sayılabilir. Oysa modanın doğasında evrilmek, büyümek var. Bir markayı güçlendirmek için başka fikirlere, başka ‘kafalara’ ve eleştirilere açık olmak ezikliğin ve zayıflığın göstergesi değil, vizyon ve yeniliğin getireceği başarının ateşleyicisidir. Uzun lafın kısası, tüm bunların farkında olan Mudo bu hamlesiyle sektördeki gücünü ve vizyonunu gösterdi. Bu arada markanın Erkek Giyim Müdürü Giray Sepin’in Mudo için yarattığı mini koleksiyon ise, yine markanın benzerleri için örnek alınası bir hamle. 

Peki kreatif direktör cidden ne işe yarar? Dünya modasındaki son dönem kreatif direktör atamaları ne anlama geliyor? Yves Saint Laurent, 1957 yılında 21 yaşındayken Christian Dior’un başına geçtiğinde, kreatif direktör konsepti sektöre sızdı. Amaç netti: büyümeyle birlikte sürdürülebilirliği koruyarak markanın yeni izleyicilerle tanışmasını sağlamak. Bu tavır bugün tüm markaların, özellikle de lüks olanların, kalbinde yatıyor. Markanın geleceği ellerinde olan kreatif direktörlerin güçleri tartışılmaz. Sadece atanma haberleri bile, daha iğne kumaşa değmeden markanın değerini arttırıyor. Veteran direktör Karl Lagerfeld ise en zoru gerçekleştiriyor. 1983’ten beri, eski müşterileri korkutmadan, her geçen yıl yeni hayranlar ediniyor, bir yaşam tarzı sunuyor. Başka bir deyişle önümüze getirilen yeni yaşam tarzına, Chanel kadınını adapte ediyor. Seçilen kreatif direktör, markanın vizyonunu da gösteriyor aslında. Kimi markalar ilk başta beklenmedik görünen, daha az duyulmuş isimleri seçiyor ve ne kadar cesur olduklarını, büyümeye ne denli açık olduklarını gösteriyorlar. Yves Saint Laurent gibi bazılarıysa, Hedi Slimane gibi “asi” bir isimle, markanın yaratıcısının içinden taşmış olan o özgür ve umursamaz ruhu yeniden uyandırıyor.

Kreatif direktörün başarısının temelinde markayı iyice anlamak ve amacını kavramak yatıyor. Atölye arşivleri, onları ileriye taşıyan en önemli kaynak. Tutturulması gerek en kıymetli şeyse geçmiş ve gelecek arasındaki denge. Onun işi bir ürün tasarlamaktan çok fazlası. İçinde pazarlamayı, reklam stratejisini, satış planlamasını, defile formatını barındıran, geniş bir alan bu. Şimdi dünya hiç olmadığı kadar hızlı dönüyor. Esneklik ve cesaret, hayatın her alanında ihtiyacımız olan en öneli şey.

Grazia, 14-21 Ekim 2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder