17 Haziran 2015 Çarşamba

KONFORMİST VINTAGE









Bir Reform değil ama belki de Rönesans. Gucci 90’ların ortasında Tom Ford ile birlikte seksin sattığını keşfetti. Peki 2000’lerde Wes Anderson mı para eder, rock ‘n roll mu? Cevabı, markanın yeni kreatif direktörü Alessandro Michele’in Resort koleksiyonunda ve dolayısıyla bu yazıda. 

Hafızamı tazelemek için YouTube’a dalıyorum. Kilit kelimeleri yazınca, çok aranmadan karşıma çıkıyor video. Keskin hatlı ceketler ve kalçaları saran kadife pantolon takımlar. Mücevher tonlarında saten gömleklerin içinde kıvırtarak salınan Kate Moss ve Amber Valetta görünüyor sonra. Defile alanına seksapel ve serseri bir ruh hakim. Öyle ki backstage’de bir haltlar karıştırmış olduklarından kesinkes emin, o tarafa nasıl geçilir düşünmeden edemiyor insan. Yıl 1994. Tom Ford’un Sonbahar-Kış 1995 defilesi. Şov bittiğinde, kontratındaki yasağı delerek podyuma çıkıp selam veriyor, koleksiyonun iliğine işleyen asiliği bir adım daha ileriye taşıyor. Neredeyse kimsesiz bırakılmış gibi, üzerinde hafif de olsa bir ölü toprağı olan Gucci, Tom Ford ile -aslında bilmeden- yepyeni bir döneme adım atıyor. Ford’un asi ruhu, markanın satışlarını yüzde doksan artırıyor. Ve bir kez daha risk almanın ve alışılmışın dışında hareket etmenin kazandırdığı ispatlanıyor. 
Hem Gucci hem de yeni dönem moda anlayışını değiştiren bu mihenk taşı olay, birkaç ay önce moda evine kreatif direktör atanan Alessandro Michele’i hatırlatıyor şimdi. Gucci altındaki ilk defilesini erkek koleksiyonuyla hazırlayan Michele, bir anda fazlaca negatif yorum aldı. Özellikle heteroseksüel erkeklerin anlam veremediği fırfırlı üstler, kürk parçalar ve hayli feminen diğerleri, androjen görünümü destekliyordu aslında. Üstelik defilenin müziği, Tom Ford filmi A Single Man’in soundtrack parçasıydı. Ancak verilen ‘mesaj’ alınamamıştı. Michele’in doğru isim olup olmadığı konusunda emin olamıyordu moda guruları.  

Bİ' NEVİ KARAKÖY KLANI 
Şimdi ikinci kadın ve erkek karma Resort ‘16 koleksiyonuyla, emin olmayanlardan büyük bir kısmını kendi tarafına çekmeyi başarıyor. Hedi Sliman Yves Saint Laurent’e geçtiğinde “Yves Saint Laurent’imize ne oldu?!” serzenişlerine, korku ve endişeye sebep olan o ilk koleksiyonu hatırlayın. Ve Slimane’ın ‘hiçbir şey yapmamış, yaratıcılık göstermemiş’ olmakla suçlandığı zamanları. Ve hemen ilk sezon sonrasında Zara ve türevleri markalarda askıya inen Saint Laurent benzerlerini düşünün sonra. Onlardan kaç tanesini satın aldığınızı. Ya da olmadı Instagram’ınıza tıklayın,  cool kabul ettiklerimizin hesaplarına bir bakın. Herkesin bir anda simsiyah giyinmesi, kovboy botlar, şapkalar, rock ‘n roll hava, dağınık saçlar ve kâküller ortak bir bilincin ürünü olabilir mi?  
Sosyal medya sayesinde kolaylıkla fark edebileceğiniz gibi, o cool ve asi havaya ek olarak -minimalleri tenzih ediyorum- bir de bir tür Wes Anderson teması hakim. 60’ların ve 70’lerin Gucci’sini hatırlatan, biraz hippi ama sanat düşkünü bir komformist tiplemesi bu. Gucci Resort 2016 koleksiyonu ise, Williamsbourgh’da o açılıştan bu sergiye koşan -tabii bunun Türk versiyonu Karaköy, Galata civarı oluyor- iki arada hayat suyu olan kahvesini yudumlarken Oscar Wilde’ını, Virginia Woolf’unu elinden düşürmeyen ve bu anlarını akıllı telefonuyla sonsuzlaştıran, google’lamak sayesinde her şeyi bildiği fikrinde olan ‘yeni entelektüel’ olarak adlandırabileceğimiz grubun, ağzının suyunu akıtan türdendi, tabiri caizse. Hem ayrı ayrı, hem de tam look’lar olarak son derece başarılı olan parçalar, onlara sahip olabilecek güçteki kadınları gençleştirecek türden. Koleksiyon genel olarak, genç ruhundan dolayı sahip olduğu o mütevazı duruşunun yanında, renk patlaması, floral ve geometrik desenler, dev işlemeler sebebiyle gösterişli ve havalı bir resim de çiziyor. Tüm bu kelimeler bütünde ‘eklektik’i doğuruyor. Gucci, uzun bir aradan sonra nefes alan, canlı, gerçek ve yaşayan bir koleksiyonun arkasında duruyor. 


Y ve Z jenerasyonunu çılgına çeviren yeni Gucci klanı, “aslında moda çok ciddi bir meseledir” söylemeni savunan ya da değişimden korkan klasik mahkumlarının kanına henüz tam olarak giremese de, barındırdığı ‘entelektüel dokunuşlar’ ve naftalin kokulu parçalarla onları da yakalayacak gibi görünüyor. Vintage’a yeni bir yorum getiriyor Michele. Sandık lekesiz, tamir ve daraltma gerektirmeyen, ‘konformist vintage’ onunkisi. 
Hedi Slimane’ın açtığı yolu takip ediyor Gucci. Yaratıcılığın, ancak özgür dışavurumlarla gerçek yüzünü gösterebildiği fikrini savunuyor. Ne de olsa, dünya değişiyor. Değişimin yolu ise cesur olmaktan geçiyor. Ah bir de iyi kopyalamaktan tabii. Vivienne Westwood’un sözleri iyi bir özet niteliğinde, “gençlerin bir yere kadar deneyimleri var ve ortaya çıkardıkları şey, çok iyi olabilir. Ama bunu çok uzun süre yapamazlar çünkü fikirler size öylece gelmez. Fikirleri bir yerlerden almak zorundasınız.”  Ve büyük düşünür Kanye West’in dediği gibi, yapılan işte nereden esinlendiğiniz önemli değil. Daha iyisini yapmış olun, yeter.”

Grazia 17-23 Haziran 2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder